Başlıktaki yazıyı her şey ve herkes için kullanabiliriz. Sosyal, siyasal, ekonomik ve daha birçok konu için. Ama hayatinin de hayatisi bir konu olan ‘toplumumuz, çocuklarımız ve gençlerimiz’ için daha sık kullanmalı ve hayata geçirmeliyiz.
Geçen hafta gazeteci arkadaşım Veli Baltaci ve ben gazetemiz için Yeşil Yıldız Bağımlılıkla Mücadele Derneği Başkanı Yahya Öğer ile bir röportaj yapmıştık. Sohbet çok önemliydi ancak bilgiler ve veriler korkunçtu.
Şehrimizde ‘bağımlılık’ konusunda insanın içini acıtan olaylar oluyor ve bu dernek her türlü bağımlılık üzerine çalışmalar yürüten, çalıştaylar, konferanslar ve ailelerle yüz yüze görüşmeler yapıyor.
Bağımlılık dediğimiz sadece ‘madde bağımlılığı’ olarak algılanmaması gerekiyor. Haberimiz olmadan ve gündelik yaşantımızı zora sokan birçok ‘bağımlılık’ konuları var oysa.
Bunlara değineceğim ama ‘madde bağımlılığı’ konusunda da vahim sonuçlara vardık. 2015 yılında Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ve Hevra Amed Platformu ortak çalışmasında kentimizde 70 – 80 bin kişinin madde kullandığı sonucuna varılmış. Geçen on yıl içinde bu sayının neredeyse iki katına çıkmış olması kuvvetle muhtemel. Türkiye genelinde %3 ile %4.5 oranında bir madde kullanımı varken, kentimizde bu oran %7 olarak tahmin ediliyor.
Rakam korkunç boyutta. Ama cümleyi böyle kullanıp bırakmak ise rakamın korkunçluğundan daha beter.
Korkunç olan başka bir şey de, ‘maddelere’ ulaşım yaşının neredeyse ortaokul düzeyine düştüğünü ve ‘maddeyi’ kullanma yaşının da 16 ile 25 yaşlarında seyir ettiğini görüyoruz. Araştırmalar ‘maddeye’ ulaşım yaşının bu kadar düşmesinin nedeninin, ‘maddeyi’ kullananların temin için küçük yaştaki tanıdıklarını kullandıklarını gösteriyor. Bunun başlıca sebebi de, yaşlarının küçük olması nedeniyle yakalanmaları halinde ceza almayacakları yönünde olduğuymuş.
Korkunçluklar silsilesi adeta.
‘Madde kullananların’ genel geçer mazeretleri ‘kendini kabul ettirme, yetişkin olduğunu gösterme, aile içinde konuşup muhabbet edeceği kimsenin olmaması, tolumda kendini kabul ettirme, duygusal buhranlar, duygusal ayrılıklar’.
Madde bağımlılığının yanı sıra ‘alkol, sanal ya da reel kumar ve tütün bağımlılığı’ herkesin vakıf olduğu ve bir şekilde şikayet ettiği konular. Bunların yanı sıra ‘teknoloji ve marka bağımlılığı’ da bizleri ve çocuklarımızı tehdit eden bağımlılıklar listesinin başında gelmektedir.
Teknolojik gelişmişlik ve buna bağlı olarak hemen her şeye çok hızlı ulaşma durumu, aslında tehlikeli bir durum da arz etmektedir.
Çok kullanılan sosyal medya sırasında hiç olmadık şeylere denk gelince, onları elde etme ve deneme noktasında ‘bir defadan bir şey olmaz’ cümlesi zehirli bir ifade olarak karşımıza çıkıyor.
Bir defa alkol olsam ne olacak ki?
Arkadaşlarına kendini kabul ettirme noktasında bir defa madde ya da tütün kullansam ne olur ki?
Bir defa şansımı deneyeyim diye oynanan sanal ve reel kumardan ne olacak ki?
İmkanım yoksa bile beğendiğim markayı ‘bir şekilde’ elde edip kullansam ne olacak ki?
Tüm bağımlılıkların defedilmesi için ‘eğitim ve konuşmanın’ nasıl bir deva olduğunu anlatamam ama biliyorum.
Bunun yanında, kendini bilmek ve itiraf etmek de önemli bir gayrettir. Yani herhangi bir şeye bağımlı olduğumuzu kabul etmek, çözüme yaklaşmak adına önemli bir adımdır.
Madem bağımlılık ’beyinsel ve bedensel bir hastalıktır’ o halde bu hastalığı kabul etmek önemli bir gelişme olacaktır.
Diyarbakır’da bu tür durumlarda medikal ve sosyal anlamda yardımda bulunan AMATEM ve ÇEMATEM adlı kurumların çalışmaları da son derece kıymetlidir.
Yeşilay ve Yeşil Yıldız gibi dernekleri gibi bu iki kurumun da kapıları 7/24 açık olup her türlü katkıyı sunmaya hazırdırlar.
Yahya Öğer, “Böylesi durumlarda aile ve çevrenin hasta olan yakınlarıyla konuşması çok önemlidir’’ diyor. “Bunun yanı sıra şehrimizde bir de ‘Rehabilitasyon Köyü’ gibi bir çalışma olursa, hem bu bağımlılıkların önüne geçmiş oluruz hem de bağımlı olanların tedavisinin hızlanmasını sağlayabiliriz” demesinin kayıtlara geçmesi çok önemli. Bu konuda kentimizdeki tüm kurum ve şahsiyetlerin bununla ilgilenmesini dilerim. Rica ederim.
Zira kentler ve ülkeler, sağlıklı insanlarla yaşanılır. İnsanlarının hasta olduğu coğrafyalarda yaşamak, cehennem gibi olur.
Konuşmak önemli demiştik.
Evet konuşmuyoruz.
Özellikle aile içinde konuşmuyoruz.
Oysa toplu ulaşım araçlarında yüzlerini dahi bir daha görmeyeceğimiz insanlarla ‘naziklik’ adına da olsa selamlaşıyor, yerimizi ve sıramızı veriyoruz. Ama kendi ailemiz içinde pek de bu nazikliği yaşamıyoruz.
Basit örnekler ama yolda yürürken önümüzden geçip hapşıran birilerine ‘çok yaşa’ diyoruz da evimizin içindeki hiçbir hapşırığa tepki vermiyoruz.
Örnekleri çoğaltmak mümkün tabi.
Maalesef kendimizle de aile bireylerimizle de konuşmuyoruz.
Konuşmayınca da, kaybedip duruyoruz kendimizi ve çevremizdeki insanları.
Konuşalım birbirimizle ve çocuklarımızı, geleceğimizi kurtaralım.
Yarın çok geç olabilir…
Sigara için; 171 sigara bırakma hattı
Madde bağımlılığı için; 191 Uyuşturucuyla mücadele hattı kullanılabilir.
Ayrıca, Diyarbakır ÇEMATEM ve AMATEM kurumları ve şehrimizdeki tüm hastaneler yurttaşlarımıza hizmete hazırdırlar …